18 Mart 2012 Pazar

bisikletle bir günde üç ülke!

Edirne'ye geldiğimden beri (hatta gelmeden önce de) hep kafamda olan bisikletle üç ülke turu yapmak istemişimdir. Ama gerek dersler, gerek vize durumu derken bu durumu hep erteledim.





Hazır vizemde varken bu turu yapmam artık şart olmuştu. accuwheather'dan hergün kontrol ettiğim hava durumu, 17 mart'ta havanın sıcak olacağını söylediğinde turu yapmam kesinleşmiş oldu. hala bisikletim olmadığı için bisiklet kiralamam kaçınılmazdı ama bu tur için kiralamak zorunda kaldım. sabah 9'da tura başlamam gerekirken evden anca çıkabildiğim için anca 9:30'da hareket edebildim. hava hafif serin olsa da, günün sıcak olacağı hissediliyordu. son hazırlıklarımı da yaptıktan sonra yola çıktım. Ilk defa bu kadar uzun yola çıkıyordum. Kafamda bu turu bitirip bitiremeyeceğime dair şüpheler olsa da, yıllardır bisiklet sürdüğümden bunu çokta düşünmek istemedim aslında. Herzaman gittiğim yeni adliye yolundan kolayca Meriç köprüsüne gelip bir çırpıda Pazarkule'ye gelmiştim. Otomobillerin arasından sıyrılıp çıkış yapmak için bankoya geldim. Beni tanıyan gümrükçüler artık çokta yadırgamıyordu çıkışımı. Sadece 'bu sefer nereye?' dediler.


Oradan çıkıp hemen Yunan gümrüğünün olduğu olan Kastenies köyüne geldim. ilk defa bana nereye gideceğimi sormamalarını garipsemiş olsamda işimin 30 saniye sürmemesiyle hemen ordan ayrılıp Arda kıyısına indim. Burada kalan kahvaltımı tamamlayıp, ironik bir şekilde Kavala kurabiyelerini yedim. (bim'de satılmakta, tadları gayet iyi!) Toparlanıp yoluma devam ettim. Otobana çıkıp Ormenio istikametinde yol almaya başladım. Yunanistan, insanı gerçekten Avrupa'da olduğunu hissettiriyor. Yolların düzgünlüğü, temizliği, düzeni hemen kendini farkettiriyor. Emniyet şeridinden gitmeme rağmen yanımdan 1-2 metre uzak geçmeleri bende Yunanların bisikletlilere olan saygılarının yüksek olduğunu hissettirdi. Bu durum insanı gerçekten sevindiriyor, çünkü ülkemde göremediğim itibarı bir bisikletli olarak burada görebiliyordum.


Kastanies'ten Ormenio'ya kadar olan 25 km'lik bölüm son derece ıssız ve aslında biraz korkutucu bir yol. Tabiri caizse 'Adamı kesseler kimsenin haberi olmaz!' gerçektende kimsenin ruhu duymazdı. Neyseki hiçbir problem olmadan bu yolda devam ettim. Bana tuhaf gelen ise yol üstünde sadece bir tane benzin istasyonu olması idi. yanlış hatırlamıyorsam 11:00 gibi Aegean isimli benzinlikte 10 dk. mola verdim. Bu arada Bulgaristan yönünden gelen Yunan olduğunu tahmin ettiğim üç bisikletçi ile uzaktan selamlaştık. Onlar baya profesyonel bisikletçilerdi. Saatin ilerlemesiyle hava iyice ısınmıştı ve montumu çıkarıp yola öyle devam ettim. İyiki de Yunan-Bulgar rotasından gitmişim. Ters türlü gitseydim eğer, beni baya bi zorlayacak bayırlar olacaktı. Yolda ilerledikçe Edirneden görmeye alışık olduğum Shejnovetz dağı her km'de daha netleşiyordu. Etrafta hiç köpeğin olmaması ise ayrı bir güzellikti. (beni bisikletçiler iyi anlar!) Sadece Atmaca-Baykuş karışımı tuhaf bir kuş türünün sık karşima çıkması biraz tedirgin etse de, yolda iki ölü 'tilki'yi görmem de beni baya şaşırtmıştı.


Bu yolun yarısından sonra kalan kısmın büyük bölümü yokuş aşağı olduğu için çok işime geldi. Zamandan tasarruf etmiş oldum. Yol boyunca Türk plakalı araçların sıklığı beni şaşırtmıştı açıkçası. Yeşil pasaporta getirilen vize muafiyetinin bundaki payı büyük sanırım. Yunan gümrüğüne doğru son bir rampa vardı ve onu çıkınca Yunanistan bitiyordu. O rampayı çıkıp gümrüğe geldim. Baya dik bir yokuştu.


Yunan gümrüğündeki görevlilerle 'Yasaslaştıktan' sonra çıkış damgasını vurdurup yoluma devam ettim. Yaklaşık bir km sonra Bulgar gümrüğüne geldim. 7 yıldır Bulgaristana gelmiyordum ve o zamandan bu yana onlar AB'ye girdiği için ülkenin baya değişmiş olacağını tahmin ediyordum. Bulgar gümrükçü ile muhabbet ettikten sonra yoluma devam ettim. Şansım baya yaver gitmişti, sonuçta Yunan schengeni ile geliyordum. Gelişim yasaldı ama gıcıklığına uğraştırabilirdi. Ama sanırım bulgarca bildiğimden bena bulaşmak istemedi sanırım. Çokta iyi bir görevliydi. Yolu bile tarif etti!


Bulgaristana girdiğimde herşey bıçak gibi değişmişti! Sınır çizgilerinin ülkelerin kendi içlerinde bu kadar heterojen kalmalarını göstermesi hayret vericiydi doğrusu. Insanların suratlarında tuhaf bir bakış vardı buda ne ayak der gibi. Tırsmadım değil. Sonuçta burası hırsızlık olaylarıyla 'meşhur' bir ülke. Gene ıssız yerlerden geçerek Svilengrad'a geldim. Bulgaristanda herşey aynı tas aynı hamam. Hiçbir değişiklik fark edemedim. Yolların iyi oluşu dışında! Şehir merkezinde yarım saat dinlenip yola tekrar devam ettim. Bulgaristanın Avrupa Birliğine üye olması gerçekten başta garip geliyor. Bulgarca bilmeyen birisi kolayca kaybolabilir burada. Tabelalar çok yetersiz. Sora sora Kapitan Andreevo köyüne doğru yani Kapıkule'ye çıkan yola çıktım. Dik bir yokuş beni baya zorladı. Yorgunlukta kendini göstermeye başlamıştı. Etrafta Türk tırları cirit atıyordu. Yol boyunca Kaşkavalcılar, Otomobil servisleri vardı. 15 yaşımda Yugoslavya'ya giderken mola verdiğimiz kafeyi de anımsadım. Hala oradaydı!


Bulgar gümrüğüne geldiğimde birkaç güvenlik noktasından geçtikten sonra çıkış yapacağım kabine geldim. Kadın görevli ile 'Zdrastileştikten' ve muhabbetten sonra çıkış damgasını vurdurup yoluma devam ettim. Iyi günümdeydim galiba, suratsızlıklarıyla nam salmış Bulgar gümrükçüler gülümseyebiliyorlardı! Kapıkule'ye geldiğimde sanki Amerika'ya gelmiş gibi oldum. Eski bakımsız kapıyı modernize etmişler ve harika olmuş. Beni yabancı zanneden Türk görevlileri baya şaşkındı bisikletle gelmeme :)
Sanki bir Türk vatandaşı hiç dışarı çıkamaz, bisikletle dolaşamaz. (!)

Biraz sohbet ettikten sonra selamlaşıp yoluma devam ettim. Ve artık Türkiyedeydim. Geri kalan yol baya uzun geldi bana. Bitmek bilmedi. Neyseki hiç köpek saldırısına uğramadan şehre gelip adliye yolundan tura başladığım noktaya geri döndüm. Saat 17:00' de evdeydim.


Tur sonunda bitkin ben!

Bu turu yapmak isteyecek kişilere benden tavsiye:
- Mümkünse yalnız başınıza çıkmayın (daha eğlenceli ve güvenli olur)
- Yanınızda Bulgarca bilen biri olursa daha iyi olur.
- Mutlaka kilit bulundurun.
- Edirne'den ne kadar erken çıkarsanız o kadar iyi.
- Bulgaristan'da Leva geçtiği için Edirnede temin edip öyle gidin!